Blog
Yarım kalan her şey kişiye etki eder.
Takıntıların, kaygıların, ertelemelerin kaynağı söylenmemiş bir söz, tamamlanmamış bir eksiklikle başlar.
Geçiştirmek, görmezden gelmek sorunun kaynağını gizler.
Yarım kalmış bir kitap dahi kişide olumsuz etki bırakır.
Bir şeyi yarıda bırakmak tamamlamamak sonucunun olmaması, vehim üretmeye, takıntı oluşturmaya zemin hazırlar.
Bir çocuk oyun oynarken oyunu tamamlamaya ihtiyaç duyar.
Parkta, eve gidiyoruz denirse bir kez daha kaymak ister.
Çocuk beyni, yetişkinlere göre daha az şartlanmıştır ve daha sağlıklı çalışır.
içgüdüsel olarak, son kez kayarak o oyunu tamamlar, yarım bırakmaz.
Peki bu kadar sağlıklı çalışıp kendini onaran bir beyin yapısına sahipken nerede ipler elimizden kaçıyor.
Nerede bu kadar şartlanıp ön yargılar üretmeye başlıyoruz.
Yarım kalmış bitirilmemiş bir aşk, yirmi yıl sonra kişinin hayatında yer ediyor.
Aile içerisinde, sofra adabında yemeğini bitirmek ile başlayabilir .
Çünkü tamamlamak kadar yarım bırakmakta alışkanlıklarla bağlantılı.
Hayati hep erteleyen kişilerin her şeyleri yarımdır.
Okudukları kitaplar, sevdikleri insanlar, hayattaki projeleri, tabaklarında yemekleri, bardaklarında suları ve hayatlarında hayalleri…
Ders çalışamayan, proje üretemeyen, gece dağları delip sabah uyandığında gözünü zor açan insanların hayatında yarım kalan çok fazla anıları vardır.
Her şeye rağmen, dersi zamanında çalışmak, hayalleri hayata geçirmek, özel yaşantımız düzenli olsun istiyor isek bu istekleri, hayata nasıl geçirebiliriz bunları inceleyebiliriz.
En güzel başlangıç ne yaptığımızı fark etmek ile başlar.
Yapılan hataları fark etmek ilk sırada gelir.
Fark edemediğin bir şeyi düzeltemezsin.
Marketten alınmış şişe suyun yarısı içildikten sonra kalanını çöpe bırakmak da yarım bırakmaya dahil.
Kötümserler her ne kadar oradaki şişenin yarısının boş olduğunu iddia etseler de gerçeklerden uzak kalmamak gerekir.
Sonra ne istiyoruz, beklentilerimizi belirlemek ve en önemlisi hemen başlamak.
Elimizde somut olan işleri bitirmek
Örneğin; yarım kalan kitaplar, tamamlanması gereken ve halen kontrolümüzde olan işler…
Kontrolümüzde olmayan, geçmişte kalmış, zaman aşımına uğradığı için doğru bilgiye ulaşılması zor olan olay ve işler için zihinsel olarak tamamladığını yahut o şekilde bitirmiş olduğunu kabul etmek gerekir.
Bu tür durumların en çok örnekleri ise;
Hiç-bir veda yapılmadan bitmiş aşklar, terk edilmiş okullar, karanlıkta kalmış çeşitli geçmiş ve ulaşılamayacak anılar yer alır.
Her kişinin yaşam döngüsü farklı olabileceğinden, örneklerde çeşitlilik gösterecektir.
Kendimizi iyileştirmek isterken, başkalarına yara oluyor muyuz?
Bize yapılmış şartlanmaları başkasına aktarıyor muyuz?
Bir çocuğa parkta oyun süresinin bitmesine az kaldığını hatırlatmak, sizde olan bir cevabı soran kişiye verebilmek, aşka veda edebilmek, çocuklara okuyabilecekleri kitapları sunup bitirmelerini sağlamak, tabaklara az yemek koyarak bitirmiş tamamlamış hissini yaşatmayı başarabiliyor muyuz?
Güne başlarken, yatağını düzeltmek zihinde ilk başarıyı oluşturur.
Herkes hayatının iyi olmasını ister ve kendi kişisel yapısını iyi kabul eder. bir başkasına zarar verebildiğini kabul etmek istemez. niyetinde yanlış bir duygu olmadığını savunur.
Oysa en büyük kötülükleri yakınlarımızdan alabiliyoruz.
Kişinin düşüncesini, duygularını hiçe saymak, hayatında kontrol kurmaya çalışmak, onun adına kararlar almak, iyi niyetli gibi görünen bencilliktir.
Bunları en samimi arkadaşlara, ailelere, evlatlara, alt kademesinde çalışan kişilere uygularken iletişim kurulduğu sanılabiliyor.
Kötülükten vazgeçmek de bir iyiliktir.
Ve düzeltmek için bir yerden başlamak…
Nereden mi başlayacağız?
Bardağına içebileceğin kadar su alarak…
Harika.. Kaleminize ve yazınızı tamamlayan sözünüze sağlık. 🙂
“Bardağa içebileceğin su alarak.”
Teşekkür ederiz efendim desteğiniz, yorumunuz ve takibiniz için