Blog
Her birey algıları açık ve tertemiz olarak dünyaya gelir.
Bu süreçte deneme yanılma ile öğrenmeye başlar ve duyuları tam açıktır.
Pes etme düşüncesi oluşmamıştır ve tekrar tekrar dener. Bu durum öğrenme biçimidir.
Kaşık tutmayı öğrenir, bunun sevinciyle kendisi yemek ister.
Yürümeyi öğrenir duvara çıkmaya çalışır ta ki bunu imkansız kabul edene kadar dener.
Beceri kazanmak haz verir ve kıyafetlerini kendisi giymek ister.
Birçok şeyi deneyimler ve tekrarlayarak sınırları öğrenmeye başlar.
İşini çabuk isteyen ya da mükemmeliyetçi anneler ise buna izin vermek istemez.
Müdahale eder ve en düzgün şekilde yapmaya çalışır, çocuk ise bunu reddetmek ister.
Hayır kelimesini henüz öğrenmemiş çocuğun inatlaştığı zannedilir.
Oysa bu dönemlerde, kendini kanıtlamaya çalışır, cesaretlidir.
Çünkü birçok beceriyi, yapamam düşüncesi oluşmadığı için kazanmıştır.
Farklı bir açıdan daha bakmak gerekirse, örneğin; ek gıda sürecinde bazen sert bazen yumuşak yiyecekler denenmekte ayrıca renkleri farklı farklı olmakta ve çocuktan bunları yenmesi istenmektedir…
Tüm bunlarla yeni tanışan bir çocuk için her şey bir keşif ve tadına bakılacak bir durum oluşturur.
Ağzına alarak tanımaya çalışır. Zorla yemek yedirmek isteyen anne ağzına aldığı uygunsuz nesnelere müdahale eder.
Bu durumda çocuk anneyi gözlemler. Nelere evet diyor nelere hayır…
Tam da burada tutarlılık devreye girmektedir.
Çocuğun en iyi öğreticisi onunla sürekli ilgilenen kişilerdir. Bu kişilerin çocuğa güven verebilmesi için tutarlı davranılması gerekmektedir.
Çünkü çocuk gördüğünü, duyduğunu, kokladıklarını, tattıklarını, kendisine davranış şekillerini, öğretileri hissiyatları içselleştirir.
Büyüklerin inatlaşma kabul ettiği süreç çocuğun kendisinin varlığını tanımaya çalıştığı, varlığını oluşturmaya, kabul ettirmeye çalıştığı, dünyayı algılamaya başladığı süreçtir.
Bu süreci sağlıklı atlatmanın en kolay yolunun ilk şartı bu konuda bilgi sahibi olmaktır.
Ebeveyn bu sürecin geçici olduğunu hep böyle devam etmeyeceğini bilmelidir.
Çocuğun isteklerine sakin şekilde ve gözlemleyerek yaklaşmalıdır.
Unutulmamalı ki her çocuk ve annenin doğum hikayesi nasıl ki kendine özelse çocuk ta kendi doğumuyla bir sürece girmiştir ve gelişimi kendine özeldir.
Bir başka doğum hikayesi nasıl sizin ile aynı değilse çocukların gelişimleri de aynı olamaz.
Bunun bilinciyle kıyaslama yapmadan çocuğun kendisi gözlemlenmeli ve tanınmalıdır.
Hayırlar net ama yumuşak bir tavırla olmalı, sınırlarını tanımalıdır çocuk.
Koşulsuz sevildiğini hissetmelidir. Sevildiğini bilen çocuk kendisini değerli kabul eder ve öğrenmeye açıktır.
Siz ve çocuğunuzdan yalnızca bir adet var. Kıyaslayarak bu özeli genelleştirmek, bir kayıptır.
Bu farklılığın kıymeti bilinerek onun varlığı olduğu gibi kabul edilmelidir.
Koşulsuz sevilen hiçbir çocuk şımarmaz…
Şımarıklık olarak kabul edilen davranış, tutarsız davranışlar ve ‘hayır’ı hiç tanımamış ne isterse yapılan, tüm dünya ona aitmiş gibi davranılan çocuklarda görülür.
Çocuk ruhu disipline ihtiyaç duyduğu kadar koşulsuz sevgiye ve sınırları tanımaya da ihtiyaç duyar.
İnatlaşmaları öğreti fırsatına çevirmek sınırları güven içinde çizebilmek sağlıklı eğitimin parçasıdır.
Hayatı biraz çocuğun gözünden incelemek , onun hayretlerini takip etmek, ilgi alanlarını keşfetmek, yeteri kadar hayır diyebilmek, uygun isteklerine saygı duymak, onunla vakit geçirmek, sendrom diye adlandırılan bir süreci sağlıklı geçirmenizi sağlayacaktır.
Bir çocuk gözlemlendiğinde, bir kuşa ne kadar hayret edildiğini fark edersiniz, bir kelebeğin ardından koşar, karıncaları seyredersiniz.
Unutulan bir çok şey onunla birlikte yeniden öğrenme fırsatına çevirmek bir çok güzelliği yakalamanın değerini yeniden keşfetmek hayatı güzelleştirir.
Sizin için tek verilmiş hayat fırsatının içindeki tek seferlik fırsatları iyi değerlendirmeniz dileğiyle…
2 yorum
Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Başlık kadar özel ve güzel bir yazı olmuş. Yüreğinize sağlık
Teşekkür ederiz; en değerli olan vaktinizi bizimle paylaştığınız için