Blog
BİR YERYÜZÜ BİNLERCE DİL
- Mart 18, 2018
- Yayınlayan: Hanife Eldem
- Kategori: Sizden Gelen&Yaşamdan Hikayeler
Derdimizin yönünü değiştirmek gerek belki de… Dert kalmasın diye…
Söz onu güzel söyleyene ait, Tesekkürler Esma Öztürk
Yeryüzümüz ortak olsa da sayısız lisanı var…
Peki ya dil bilmeyince? Elbette cevap belli çevirmenlere ihtiyaç duyar insan.
Afrika hakkında duyduğum ilk çeviri:
“Bizler orada zor durumdayız, sizler neredesiniz ve neden bize yardıma gelmiyorsunuz?” ve sonra çevirmen devam etmişti; “ Yardım deyince sadece gıda yardımını düşünmeyin, onların dini ellerinden gidiyor. İslamı anlatacak birilerini istiyorlar. Çünkü dinlerini tam öğrenemeyen insanlar, ister istemez koruyamıyorlar…”
500 kişilik bir köyde dahi 4 büyük kilise yapabiliyorsa hristiyanlar, tek kuruş dahi almadan eğitim veren ama ne kendileri ne sayıları bilinmeyen misyoner okullarını ve merkezlerini mi anlatalım ya da amacını dahi çözemediğimiz Çin’den kalkıp buraya gelen profesör ve öğretim görevlilerini mi?
Bir eğitim amaçları var belli ama ne?
Peki eğitim amacı olmayan bir kafe düşünelim, Afrika gibi bir yerde bir kafe ve otel işletiliyor ama Almanlara ait ve beyazların bulunduğu, buluştuğu yer olarak tabir ediliyor, yerliler tarafından.
Bir Alman ne niyetle Afrika’da olur diye soruyor insan? Cevabı bulan var mı bilinmez…
Hıristiyan ve misyonerlerin çalışmalarının yanı sıra müslümanların çalışmaları daha dikkat çekici açıkçası…
Zira bir hadis geliyor akla “İslâm garip başladı, (ileride) başladığı gibi garip olacaktır. Ne Mutlu o gariplere!*
Abdullah b. Mes’ûd’un rivayetiyle Peygamber Efendimize: “Garipler kimlerdir YâRasûlallah?” diye sorulduğunda: “Kabilelerinden İslâm için ayrılanlardır.” buyurmuşlardır.” *
Türkiye Diyanet Vakfı, Türkiye Maarif Vakfı, Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı, IHH gibi vakıfların yanı sıra fert olarak da Alemi İslam için, insanlık için garip diyarda, garip insanlarına yardım eden garip (hadisteki) kardeşlerimiz de var şükürler olsun… Bizlerinde o gariplerden yazılmamız duasıyla..
Bir de kendi vatanında mücahitler mücahideler var..
Şöyle ki,hasır bulunan , gölgelik bulunan her yer Kur-an kursu olmaya hak kazanmış demektir.
Kayıtlar sınırlı değil bu merkezlerde 40-50 kişide olur 100-200 kişide.
Tek bir şart aranıyor,
Müslüman olsun ve eğitim almak istesin, imkan her türlü bulunuyor. Mesela Kuranı Kerimleri yoksa (ki çoğunun yok)kim demiş vazgeçilecek diye. Doğal bir mürekkeple tahtalara yazıp, ezberleyecek, sonra suyla silecek, şifa niyetine de içecek, bu böyle hafız olana kadar devam edecek.(Belki 4 -5 yıl)
Biraz önce 4 kiliseden bahsetmiştik. O köyden bir ablamız hasırı yoksa yeryüzü topraktır diyen, gölgelik yapma imkanı yoksa vakit olarak akşam üzeri var diyen,babasız büyüttüğü 7 evladının yanı sıra evinin önünde yaklaşık 3 m2’lik bir alanda 50 çocuğa Kuran öğretiyor.
Bunlar küçük bir şehir içinde bizim şahit olduklarımız, olamadıklarımızı sizlere bırakıyorum…
Ve Alemi İslam için çalışmalarımızı tekrar tekrar gözden geçirmeli, her gün sormalı “Bugün Allah için ne yaptım? Benim hangi imkanım var ve ne yolunda kullanıyorum? … Ve soruya bir de cevap bulmalı…”
Son sözümüzü Saff Suresi 8. Ayete bırakmalı ““Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.”Allah nurunu tamamlarken biz hangi safta olacağız?
Maroua’lıMus’ab
Kaynak
*(Müslim, İman 232 ; Tirmîzî, Îman 13 ; İbn-i Mâce, Fiten 15 ; Dârimi, Rikak 42 ; Ahmed B. Hanbelc.l, s.184, 398, c.2, s.222, 389, c.3, s.73)
*(Ahmet b. Hanbel, Müsned, c.II, s.184 ; İbn-i Mâce, Fiten 15. )