Blog
Aramak, yokluğunu ve eksikliğini hissettiğimiz şeyin peşine düşmektir.
Kaybı, eksilmişi, yitirilmişi ya da olmayanı ararsın.
Bu konuyu ilişkiler üzerinden değerlendirecek olursak; İlişkilerde insanların birbirlerinden beklentileri kendini aradığıdır.
Örneğin
-Evleneceğin insanda en çok ne ararsın?
-Güven
-Güven ile yaşadığın bir eksiklik mi var?
-Kendime güvenemiyorum o beni korusun kollasın güveneyim ona…
Böyle bir diyaloğa hiç şahit oldunuz mu veya sizin içinizden geçen herhangi bir zaman diliminin iç sesi olmuş olabilir mi?
Eğer güven konusunda kendinde yaşadığın aşamadığın bir takım yanların varsa hep güveneceğin insanı ararsın.
Ne garip ve aşinadır ki hep güven konusunda problem yaşadığın kişileri hayatında bulursun.
Esasen bu, sistemin adaletini ve bilgeliğini gösterir.
Çünkü kendinde var olmayan bir nesneyi bulduğunda neye benzediğini bilemeyeceğin için bulsan da fark edemezsin.
Bu nedenle hep tanıdık sima arar ve sen kendindeki güvensizliği tanıdığın için yine bulduğunda tanıdık olanı sana en yakın hissettiğini alırsın.
Tıpkı alışverişte tanıdığın meyveleri satın aldığın ya da kıyafet beğenirken kendi tarzını seçtiğin gibi.
Seni yansıtanı alır kabul eder ve ardından eve getirince gerçekle yüzleşir yeteri kadar dikkat edemediğin tarafları görür, beğenmez sızlanırsın ancak iş işten geçmiştir.
Değiştirmeye çabalar yenilemek istersin.
Sürekli bir memnuniyetsizlik ve şikayet etme hâli geliştirirsin.
Genel olarak günlük yaşantımızdaki örneklere baktığımızda ilişki durumumuzun nasıl işlediğini görebiliriz.
Genel yaşantında memnun olmadığın neler varsa bu insan ilişkilerine de yansır.
Sebebi ise yaşamın bir bütün oluşudur.
İnsan karakterini ve kimliğini her olaya göre kolaylıkla değiştiremez, zaman zaman davranış biçimini değiştirebilir.
Değişen davranış kalıbı zamanla kimliğine yerleşir.
En çok aradığınız şeylere dikkat edin; sevgi, saygı, güven, aitlik hissi, korunma ihtiyacı, birlik hissi… Neyi arıyorsan, iç dünyanda en çok onun yokluğunu çekiyorsundur.
Birlik hissi yoğunsa yalnız kalmaktan tedirgin oluyor olabilirsin
Korunma isteği, kendini güvende hissedememek.
Saygı isteği, etrafımda çok saygısızlık var demek olabiliyor.
Bir boşluğu yoğun hissetmek onun karşılanma isteğini artırabiliyor.
Buradan baktığımızda, kendi boşluk ve eksiklerimizi tamamladığımızda daha bütüncül ve sağlıklı bir ilişkiye kapı açmış oluruz.
Kendi sürecimizi olgunlaştırdığımızda ise zihnimize tanıttığımız aynı olgunlukta birini seçeriz.
Partnerin tarafından olduğun gibi kabul edilmek ve yaşamı su gibi dupduru birlikte yürütebilmek, saygın bir yol arkadaşlığı istiyorsan bunun önceliği senin kendini koşulsuz kabul edip sevebilmenden geçmektedir.
Kendini kabul eden bireyde değer duygusu yerleşir.
Yalnız kalma korkusu ve kaybetme korkusuda kapılmaz ve ilişkiyi korkuları yönetmez.
Ait olma hissini yeterince hissetmiş birey ilişkide kendini yuvasında hisseder ve başka arayış içinde olmaz.
İlişkiler düzeltilmek ve sağlıklı biçimde yaşamak isteniyorsa, kişi bunu ilk önce kendi iç dünyası ile barışarak, onu iyileştirerek gerçekleşecektir.
İç dünyamızı iyileştirmek için ise önce tanı koymak, tanımak tanış olmak gerekmektedir.
İnsan henüz kendini koşulsuz sevemezken, başkasını da koşulsuz sevemez.
Kendini koşulsuz sevemezken başka birinin kendisini öylece sevmesi mümkün göremez.
Sonuç olarak, kendi ile barışamamış bireyler, geliştirdikleri düşünce ve davranış yapısıyla mutlu anları sabote etmeye yatkındır. Bu ilişkiye şöyle yansır; her mutlu andan sonra kavga çıkarmaya yatkındır veya o mutluluğu bozacak bir olaya sebebiyet verecek, böylece yaşamdaki keyif ile arasına bir mesafe daha koymuş olacaktır. Sonrasında ise ne zaman mutlu olsa bu durumun bozulduğuna kendisini ikna eder. Bu durum kendini gerçekleştiren kehanete dönüşür.
Bir bütünü iyileştirmek istediğinde, parçaları kontrol edersin.
İlişkiyi iyileştirmek istersen süreçleri ve tutumları incelemen gerekir.
Bazen sorun bireylerde olur bazense tam tersi bireylerin kendisinde değil ilişkinin gidişatında problem vardır.
Burada doğru tespit yapmak ve doğru yerden başlamak gerekir.
Konu başlığımız olan “arayış” hallerimizi nereye yönlendirdiğimizdir.
Arayışa çıktığımız her nesnenin bizde olan boşluk miktarını belirlemek ve nereden nasıl doldurulacağını bilmek tıpkı yol hazırlığı yapar gibi kendi yolculuğumuzda kendimize ulaşmamızı kolaylaştırır.
Hanife Eldem