Blog
Güneşin, dağların arasından gözüme vurmasıyla uyandım. Araba, çoktan gelmiş kornaya basmaya başlamıştı. Merdivenleri 3’er 5’er indim kapıyı açtım tam binecektim ki;
-Eşyalar kaldı gidip getirir misin? dedi dedem.
İndiğim hızla tekrar çıktım eşyaları aldığım gibi aşağıya fırladım. İçerideki sohbet beni bir hayli sıkmıştı dedem ve babamın karşı komşuyu çekiştirmesi, iş konuşması bana göre değildi.
Ben bağa gidip sarı otları yakıp ağaç sulamak istiyordum. Kulaklık ve müzik eşliğinde devam ediyordum yolculuğa, sonunda gelmiştik.
Yazdan dolayı bakımsız bağımızda çatlak toprak arasında biten sarı otlar görüntüyü bozuyordu, zaten akşamları köpeklerin mesken tuttuğu bir yerdi.
Arabadan eşyaları getirmek yine bana düştü yüklediğim gibi bir de indirdim eşyaları koyacak bir yer arıyordum.
Yıllardır büyüyen kayısı sanki bana göz kırpıyordu.
Ağacın dibine gidip oturdum.
Getirdiğim büyük örtüyü serdim yiyecekleri birer birer çıkarttım.
Yemekleri yedikten sonra herkes işin ucundan tuttu babam hortumu açtı.
Dedem sarı otları tırpanladı bana ise onları yakmak kaldı. Kibritin otlar arasında kayboluşu ve o çıkan “çıtırtı” sesi hoşuma gidiyordu.
Birden bir çığlık sesi duydum bağın sağ tarafından geliyordu korku ve acı karışımı bir ses idi.
Dedemin sesiydi bu o üzüm salkımlarının orada çalışıyordu adeta kıvranıyordu ne olduğunu anlamamıştık babamda anlamışa benzemiyordu.
Elim elim diye kıvranıyordu adamcağız; babam afallamış haliyle, dedemi arabaya bindirdi.
Yaşlanmış teni koca çınarın kabuklarından farksızdı.
Teni susuzluktan çatlamış olan toprağa düşen yağmur taneleri gibiydi göz yaşları.
Onun o hali adeta kıvranışı bana ölüm korkusunu ekmişti içime.
Yoksa onu ısıran 5 santimlik böcek koca çınarı devirmeye yetecek miydi? Ben bu kötü düşüncelere dalmışken babam seslendi
-Ali!!
-Efendim baba!!
-“Buraları hemen topla dedeni hastaneye bırakıp seni almaya geleceğim” dedi.
Babamın dediğini yapmak hiç mantıklı gelmiyordu ya beni de ısırırsa?..
Dedemi ağlatan şey beni ne hale getirirdi.
Eski toprak insanı ağlatan beni yerden yere vururdu, hemen eşyaları toplayıp bağın önüne çıktım. Böceğin olduğu yere baktıkça dedem aklıma geliyordu. Acaba ne oldu ona düşünmek dahi istemiyordum.
Sabırla dedeme dua ederek beklemeye başladım ki bir toz bulutu yaklaşıyordu. Babamın arabası idi dedemi camdan gördüm hala sızlıyor ama bana belli etmemek için gülümsüyordu.
Neyse ki ölüm tehlikesi yoktu eli sarılıydı. Elimdeki şişeden bir yudum alarak derin bir”oh”çektim.
Ali Derda Küçükşen
Hocacihan Anadolu İHL
10/E